Bu yazımı "Dilim dilim, anadilim Türkçe"ye ayırmak istedim. Size "-de, -da" ekinden, bağlaçlardan, can sıkıcı yazım kurallarından veya İngilizce'nin dilimizi nasıl esir aldığından bahsedecek değilim. Sadece, içimizde kendini "Türkçeci(?)" sayan bazı kesimlerin Türkçe'yi nasıl körelttiğinden bahsedeceğim...
Beni bilen bilir; koyu bir Türkçe hastasıyım. Yanımda herhangi birisi Türkçe'ye aykırı bir kelime konuşsa hemen düzeltiveririm, hatta bu o kadar alışkanlık olmuş ki bende kendimi bile düzelttiğim olur bazen. Ama hiçbir zaman abartmam, çünkü her şeyin "azı karar, çoğu zarar." Çevremde pek olmasa da dil meselesine kendini epeyce kaptırmış bazı insanlar tanıyorum; "Türkçe'yi korumak" adı altında onu katleden insanlar; Öz Türkçeciler...
Dil, kültürün en canlı ögesidir. Toplumlar, kendi aralarındaki her türlü maddi, manevi ve duygusal iletişimi dil aracılığıyla gerçekleştirirler. Buraya kadar sorun yok, ancak bu Türkçe katillerinin anlayamadığı bir kavram var dil ile ilgili; Zaman! Dil de kültürün bir ögesi olduğundan o da zamanla değişir, gelişir, farklı dillerden etkilenir, başka dilleri etkiler. Dil için "canlı" kelimesini kullanmamızın nedeni de işte tam budur. Göktürkçe de Uygurca da Osmanlıca da bizim. Bunları birbirinden ayırarak "bizim değil, yabancı" demek büyük bir ahmaklık değil midir? Göktürkçe'yi yerlere göklere sığdıramazken, Osmanlıca'yı yok saymak veya Arapların malı addetmek ne kadar doğru peki? Halbuki benim Osmanlıca ile ilgili öğrendiğim ilk şey bilinenin aksine adının "
Bazı kelimeler vardır; yabancı kökenli olsa da topluma mâl olmuş ve artık tamamen bizim kelimemiz olmuştur. Örnek vermek gerekirse en çok kullandığımız kelimelerden birisi "zaman". Bu kelimeyi duyunca aklınıza Arapça geliyor mu? Evet gelmeyebilir ama Arapça'dan dilimize geçmiş bir kelime zaman, ve artık Arapların değil, bizim kendi kelimemiz olmuş. Peki Öz Türkçesi "sürev"i kullanmayı hiç denediniz mi? Yazıyı okuyanların çoğu belki de ilk kez duydu bu kelimeyi. Amaç, kimse kullanmasın diye baskı yapmak değil, ikisi de bizim kelimemiz. Bu anahtar kelimeyi öğrenemedik bir türlü "Bizim". İkisini de kullanalım, birini diğerine üstün tutup diğerini aşağılamayalım. Bakın Öz Türkçecilerin de çok sevdiği Mustafa Kemal Atatürk bile yazının başına koyduğum görseldeki sözünde %80'i Arapça ve Farsça kökenli olan kelimeler kullanıyor; "felaket, kutsal, hazine..." Bu kelimelerden imrenen, tiksinen var mı? Yok! Peki o halde bu Öz Türkçecilerin derdi nedir? Buyrun onu da ünlü şairimiz Yavuz Bülent Bakiler'den dinleyelim:
Geçenlerde bir TV programında söyledim: Türkçe başka, Öz Türkçe başkadır dedim. Türkçe milletimizin dilidir. Öz Türkçe ise bir avuç şaşkının kekelemesi. Öz Türkçe bizim için bir çıkmaz sokaktır. Milletimiz için bir büyük felâketin kaynağıdır. Dilimizi Türkçeden Öz Türkçe kısırlığına çekip götürmek isteyenler, gerçek anlamda gericiler, cahiller, ham kafalardır. Dilimize her gün bulaşan İngilizce kelimeleri bir tarafa bırakarak, onlara dokunmayarak, sadece Arapça ve Farsça kelimeleri çıkarıp atmaya çalışanlar, esasında İslâma düşman olanlardır. “Öz Türkçe sözcüklerle konuşmalı-yazmalıyız!” diyenler, milletimizi Afrika kabileleri durumuna düşürmek isteyen akılsızlardır. Neden böyle söylüyorum? Bizim ilk sözlüğümüz olan Kaşgarlı Mahmud’un Divan-ı Lügat-üt Türk’ü (1072) 9.200 kelimeden ibarettir. Şemsettin Sami Bey’in Kamus-u Türkî’sinde (1901) 18.000 kelime vardır. Türk Dil Kurumu’nun Türkçe Sözlük’ünde ise 80.000 kelime bulunmakta. Bir de bizim Öz Türkçe sözlüğümüz basıldı. Öz Türkçe kelime sayısı sadece: 3175! Afrika tamtamcılarının bile 4000 kelimeyle konuştukları bir dünyada, biz, 3175 kelimeyle ne yapabiliriz? Müslüman olmadan önceki Türkçemizde: C-Ğ-H-F-J-L-M-N-R-V-Z harfleriyle başlayan kelimelerimiz yoktu. Bugünkü alfabemizi 29 harften 18 harfe indirebilir miyiz? “İndirmeliyiz!” diyenler akıllarını kullanamayan sebükmağazlardır(akılsız). Su katılmamış gericilerdir. Ziya Gökalp, Ali Canib Yöntem, Ömer Seyfettin... doğru kaideyi koymuşlar: “Türkçeleşmiş Türkçedir!”Ustanın bu mükemmel paragrafının ardından bana daha fazla söz söylemek düşmez. Son cümleyi tekrar ederek bitireyim;
Türkçeleşmiş Türkçedir!
Yavuz Bülent Bakiler'in yazısının tamamı için BURAYA tıklayın!
Bazı şahıslar da kendi uydurdukları abuk subuk kelimeleri yaymaya çalışırken Azerbaycan Türkçesinde kullanılan ve Türkiye Türkçesinde de yıllar önce kullanıldığına dair örnekler bulunan çimerlik gibi kelimelere karşı çıkabilmektedir.
YanıtlaSilMaalesef ki, uydurma kelimeler veya yabancı dilden kelimeler kullanınca cool!(havalı) oluyoruz!
SilÇimerlik kelimesini de ilk defa duydum ve öğrendiğim için çok mutlu oldum. Teşekkür ederim.
Bazı yabancı kelimelere karşılıklar (hepsi de sözlüklerde var):
YanıtlaSilkamp - düşerge (Az, T. ile ortak)
program - bağdarlama (Kazak T. ile ortak)
radyo - ünalgı (Kırgız T. ile ortak)
sigara - çilim (Türkmen, Özbek ve Kazak T. ile ortak)
takvim - gündizme (Kazak T. ile ortak)
telefon - alısün (alıs Türk lehçelerinde uzak, ün ses demek)
televizyon - sınalgı (Kırgız T. ile ortak)
vantilatör - yelletke (Kazak T. jeldetkiş)
Muhtelif lügatlerde bulunan sözcükler:
YanıtlaSildoktor: sagan
domates: kızanak
elektrik: çıngı
elektronik: çıncalık
film: yanka
fotoğraf: kılık, yaçın
gazete: yenün (yeni ün)
hayvan: döngül
helikopter: dikuçar
kilometre: çağrım
makine: kılga
mühendis: kıvcı
nostalji: eslem
penguen: karabat
piramit: köpyak
polis: sakçı
selfie: görçek, özçekim
sigara: çilim
üniversite: birdem
vantilatör: yelletke