Milletçe hep 'kutsal bir meslek' olarak düşündük öğretmenliği... Ve ne tuhaftır ki, öğretmenliğe biçtiğimiz bu kutsallığın karşısında; öğretmenlerimize değer vermeyi, onları anlamayı, onları düşünmeyi hep ihmal ettik! Gelin bu 24 Kasım Öğretmenler Gününde öğretmenlerimize ve öğretmenliğe hiç farkına varmadığımız bir açıdan bakalım...
Çevrenizdeki pek çok kişiye sorarsanız size, öğretmenliğin -en bilinen ifadeyle- 'kebap' bir meslek olduğunu söylerler; yaz tatili, hafta sonu tatili, resmi tatil vs. Öğretmenlik onlar için "Yan gelip yatarak para kazanılan" bir meslektir. Hem 2002 yılında 560₺ olan en düşük öğretmen maaşı, 2014 Kasım'ında 2.082₺ olmuş, daha ne olsun?
Hemen hepimiz bir önceki paragraftakine benzer serzenişleri çok defa duyduk ve yine pek çoğumuz dolaylı yollardan olsa da bu sözlere hak verdik. "Devlete bir anahtar uydurmak" deyiminin -en kebap(!)- anahtarı olan öğretmenlik, böylece yıllar yılı büyük bir itibar kaybı yaşamaya mahkum edildi. Ve en nihayetinde 24 Kasımlar "Öğretmenlerin değil, sadece öğretmenliğin hatırlandığı" günlere dönüştü. Onları "Yeni neslin mimarları" olarak niteleyen bizler -kutsallıktan olsa gerek- onların da birer insan olduğunu unutmaya başladık..
Hemen hepimiz bir önceki paragraftakine benzer serzenişleri çok defa duyduk ve yine pek çoğumuz dolaylı yollardan olsa da bu sözlere hak verdik. "Devlete bir anahtar uydurmak" deyiminin -en kebap(!)- anahtarı olan öğretmenlik, böylece yıllar yılı büyük bir itibar kaybı yaşamaya mahkum edildi. Ve en nihayetinde 24 Kasımlar "Öğretmenlerin değil, sadece öğretmenliğin hatırlandığı" günlere dönüştü. Onları "Yeni neslin mimarları" olarak niteleyen bizler -kutsallıktan olsa gerek- onların da birer insan olduğunu unutmaya başladık..
Türk Eğitim - Sen'in Türkiye çapında 17 bin öğretmenle yaptığı araştırmanın vahim özeti şöyle:
Öğretmenlerin yüzde 84.7’sinin bankaya borcu var, yüzde 86’sı elektrik ve su faturalarını , yakıt giderlerini azaltmak için tasarruf yapıyor, yüzde 66’sı tükenmişlik sendromu yaşadığını söylüyor. Öğretmenliğin prestijli meslek olduğunu düşünenler yüzde 4.7, yüzde 31.9’u öğrenci-veli şiddetine maruz kalmış. Ayrıca ‘atanamayan öğretmenler’ sorunu var. Yaklaşık 350 bin öğretmen atama bekliyor. 70 bin ücretli öğretmen adeta mevsimlik işçi gibi çalışıyor. En fazla kazanabildikleri para kadrolu bir öğretmenin kazanabildiğinin sadece üçte biri.Ben hiçbir zaman öğretmen olmayı düşünmedim. Çünkü, böyle bir mesleğin psikolojisini kaldırabileceğimi, daha doğrusu öğretmenliğin hakkını layıkıyla verebileceğimi düşünmedim. Pek çok arkadaşım -ben hala üniversite okurken- öğretmen oldu; sevindim, imrendim ama "Acaba yapabilirler mi?" diye düşünmeden de edemedim. Anne-babalar tek bir çocuğu bile idare edemezken bir öğretmen nasıl olur da koca bir öğrenci sürüsünü idare edebilirdi? Cevap basitti aslında; sevgi ve bilgi ile... Onlar geleceğin insanlarını sevgi ile üretip, bilgi ile işleyen pamuk tarlalarıydı. Onlar Sanayi Devriminin iş gücü ihtiyacından türememişlerdi, saf toprağın evlatlarıydılar ve tek amaçları ülkenin en iyi pamuklarını yetiştirmekti.
Öte yandan bugün birçok öğrenci -ne yazık ki- öğretmenleri sadece parasını alan birer işçi gibi görüyor. Ömürleri dahil hemen her şeylerini ülkesinin geleceği için harcayan bu fedakar ve güzel insanların pek çoğu ekonomik sorunların yanında itibar sorunu da yaşıyorlar; okulları basan, hatta öğretmeni bıçaklayan velilerden tehditlere kadar pek çok sorunla yüzleşmek zorunda kalıyorlar. Yine Türk Eğitim-Sen'in araştırmasına göre öğretmenlerimizin yüzde 59'u iş güvencelerinin ellerinden alınacağı endişesi ile yaşıyor. Pek çok meslekte olduğu gibi öğretmenlikte de yıpranma tazminatı verilmiyor.Hayatlarını daha iyi bir nesil için harcayan öğretmenlerimizin çok daha iyisini hak ettiği açık! Çünkü toplumun yükselişi eğitimle olur ve bu yükselişi sağlayacak olan yegane unsur da öğretmenlerimizdir.
Yazımın son cümlelerine gelirken umarım ki bu yazı ile öğretmenlerimizin sorunlarını irdeleyerek, insanımızın biraz da olsa bu konuda bilinçlenmesine vesile olarak bugüne kadar üzerimde emeği olan tüm öğretmenlerimin hakkını -az da olsa- ödemiş olurum ve vicdan sorumluluğu çekmem...
Son Sözler;
Benim için gerçek öğretmenler her zaman "Bilgi verenler değil, bilgi edinmeyi öğretenler" oldu. Çünkü, "balık vermek" yerine "balık tutmayı öğretenler" her zaman öğrencilerinin hem zihinlerinde hem de kalplerinde derin izler bırakarak eserlerini tamamladılar. Ve yine onlar, yıllar sonra bile adlarını kazıdıkları küçücük yüreklerde hep ilk günkü gibi taze ve ilk günkü gibi dipdiri kaldılar...
Sevgi ve bilgisini -şahsen- yüreğime ve yüreğimize kazıyan tüm öğretmenlerimizin, mesleğine yeni başlamış öğretmenlerimizin ve hala atanamamış olanların, ayrıca; -ben daha üniversiteyi bitiremediğim halde- bu kutsal ve zorlu mesleğin çiçeği burnunda öğretmenleri olmaya hak kazanan arkadaşlarımın 24 Kasım Öğretmenler Günü Kutlu Olsun!
0 Yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınız kişiliğinizin göstergesidir. Ahlak kuralları çerçevesinde her eleştiri kabulümüzdür...