Bu yazıda, 2015'e sayılı günler kala "Yılbaşı" "Noel" ve "Yeni Yıl" kavramları incelenecek, bunların tarihi kökenlerine inilmeye ve "Bizler için hangi yılbaşı?" sorusunun cevabı verilmeye çalışılacaktır...
Giriş cümlesinde de belirttiğim gibi 2015'e sayılı günler kaldı. Şimdiden etrafınızdaki pek çok insanın "Yılbaşını nasıl geçireceğiz?" telaşına düştüğüne şahit oluyorsunuzdur. Hatta belki de siz de bu telaşa kapılan insanlardan birisiniz. Bu güne kadar Yılbaşı ile ilgili pek çok şey duyduğunuza eminim, özellikle onun "Hristiyan" inancı olduğuna dair düşünceler oldukça fazladır. Ancak Yılbaşı'nın kökeni Hristiyanlıktan çok daha eskilere, Mitra adlı ezoterik bir Hint inancına dayanır. Yılbaşı, Noel ve Yeni Yıl kutlamalarının tarihi gelişim sürecinin ayrıntılarına gelecek olursak:
Günümüzde Christmas(Noel) Hz. İsa'nın doğum günü olarak 25 Aralık'ta kutlanır ve 1 Ocak'ta Noel eğlenceleri ile birleşir. Noel Baba ise çok sonraları Santa Claus adıyla bilinen Aziz Nikolas adlı Hristiyan bir din adamının yardımseverliğinin hikâyeye dönüştürülmüş halidir. Bugün bildiğimiz görünüşüyle(yukarıdaki resim) "şişman, kırmızı-beyaz elbiseli, uzun beyaz sakallı ve yaşlı" Noel Baba tasviri de 1931 yılında çizer Haddon Sundblum tarafından Coca-Cola için tasarlanmıştır. Coca-Cola o günden beri Noel Baba vasıtasıyla büyük algı yönetimi reklamları kullanarak kolalarını pazarlamayı sürdürmüştür. O tarihten itibaren kullanılan tüm görsellerde Noel Baba bu şekliyle tasvir edilmiştir.
Noel eğlencelerinin Müslüman Türkler yani bizler için anlamına gelince, pagan(çoktanrılı) bir inancın meyveleri olan bu günün bizler tarafından kutlanması, bu güne özel bir şeylerin yapılması İslâm'ın temel disiplinlerine ve ahlâkına aykırı olarak açıkça haramdır. "Kim bir kavme(millete/topluluğa) benzerse onlardandır." hadis-i şerifi bunu tüm çıplaklığıyla göstermektedir. Zira Hz. Peygamber(S.A.V) ehl-i kitabın yaptığı şeylerin tersini yapmayı ve onlara bu konularda muhalefet olmayı öğütlemiştir.
Bunların yanında Noel yani bizdeki anlamıyla Yılbaşı, israfın, haramın ve eğlencenin tavan yaptığı bir gündür. Şirketlerin ve markaların bizlere bir fırsat olarak sunduğu bu gün, aslında kapitalist ekonominin can damarıdır. İnsanlara bir günü zevk ve sefa içinde yaşatıp, o günü nasıl yaşarsalar tüm yılın o şekilde geçeceği inancını aşılayan sistem bizleri tüm yıl boyunca aynı şekilde harcama yapmaya ve vurdumduymaz davranmaya teşvik eden bilinçaltı mesajlar silsilesidir. Kaldı ki pagan ve putperest bir inancın bayramını kendi bayramımız olarak kutlamak da büyük bir yanılgıdır. Müslümanın iki bayramı vardır; Kurban ve Ramazan Bayramı. Bunların dışında dini bir ritüele dönüşmemek kaydıyla bazı günler de gelenekler dahilinde kutlanabilir...
"Hangi Yılbaşı?" sorusunun cevabına gelecek olursak; Müslüman Türk dünyası için iki yılbaşı vardır; Hicri Yılbaşı ve Nevruz. Hicri yılbaşı 1 Muharrem günüdür. Kur'an-ı Kerim'de Muharrem ayı, Zilhicce, Recep ve Zilkade ayları ile birlikte kıymetli dört aydan biridir. Bu aylarda savaşılmaması ve barış içinde yaşanılması gibi bazı İslâmi kaideler vardır. Bir bayram havasında olmamakla birlikte Müslümanların yılbaşısı 1 Muharrem olarak kabul edilebilir. Bu günde dini boyutun dışına taşmayan küçük etkinlikler düzenlenebilir...
Bir diğer Yılbaşı da(ki bence bizim esas yılbaşımız budur) Nevruz'dur. Kaynak olarak Farsî, inanç olarak da Mecusî bir gelenekten geldiği varsayılan bu gün Türk dünyasında bir sevinç ve mutluluk havasında kutlanır. Mecusi geleneklerden gelen kısımları(örneğin ateşin üzerinden atlama) atılırsa Müslüman Türk dünyasının yılbaşı olarak kabul etmesi gereken zaman dilimi budur. 21 Mart tarihinde kutlanan Nevruz aslında baharın gelişinin müjdeleyicisidir. Tarihte Türk Beylikleri, Selçuklu ve Osmanlı tarafından kutlanan Nevruz, özellikle Osmanlı ve Selçuklu da milli bayram olarak addedilmiştir. Bu günde ziyafetler verilmiş, şölenler düzenlenmiş ve mevlütler okutulmuştur. Orta Asya Türklerinde halen Nevruz'a özel buğdaydan mamul edilen sümelek adlı bir tatlı yapılır. Bizler de Nevruz'u tıpkı Osmanlı ve Selçuklu gibi dini gereklerin dışına çıkmayarak kendi içimizde geleneklerimizden gelen bir Yılbaşı ve Bahar Bayramı olarak kutlayabiliriz...
31 Aralık gününe nasıl girdiyseniz 1 Ocak gününe de aynı şekilde girmeniz dileğiyle...
Giriş cümlesinde de belirttiğim gibi 2015'e sayılı günler kaldı. Şimdiden etrafınızdaki pek çok insanın "Yılbaşını nasıl geçireceğiz?" telaşına düştüğüne şahit oluyorsunuzdur. Hatta belki de siz de bu telaşa kapılan insanlardan birisiniz. Bu güne kadar Yılbaşı ile ilgili pek çok şey duyduğunuza eminim, özellikle onun "Hristiyan" inancı olduğuna dair düşünceler oldukça fazladır. Ancak Yılbaşı'nın kökeni Hristiyanlıktan çok daha eskilere, Mitra adlı ezoterik bir Hint inancına dayanır. Yılbaşı, Noel ve Yeni Yıl kutlamalarının tarihi gelişim sürecinin ayrıntılarına gelecek olursak:
Mitraizm denilen bu ezoterik inanç ilk olarak Hindistan'da doğmuştur. Bu inanca göre Güneş kutsal kabul edilirdi. Zamanla bu inanç Hindistan'dan Perslere geçmiştir. Persler ile Yunanlılar arasında yapılan savaşlar vesilesiyle Yunanlı askerler de Mitra'yı öğrenmiş ve bu düşünceyi kendi putperest-pagan inançlarında Güneş Tanrısı'na evrimleştirerek en tepe noktaya yerleştirmişlerdir. Roma, Hristiyanlığı resmi dili kabul ederken pagan inançlara da büyük bir savaş başlatmıştır. Ancak -her nasılsa- pagan inançlardan kalan imgeler ve semboller Hristiyanlığın içinde farklı şekillere bürünerek kendilerine yeni ve sağlam yerler edinmiştir. Romalı Putperestler ve Putperest olan pek çok kavim Güneş Tanrısı Mitra'nın doğum tarihinin 25 Aralık olduğuna inanırlardı. Çünkü yaptıkları hesaplamalara göre 25 Aralık tarihinde günler tekrar uzamaya başlıyordu. Romalı paganlar Tanrı olarak inandıkları güneşin(yani Mitra'nın) kendileriyle daha fazla kalmaya razı olduğuna sevinerek bu tarihte kutlamalar yaparlardı. Bu kutlamalar esnasında dans ederler, içki içerlerdi; hindi, domuz eti ve kaz kızartması yemeyi, birbirlerine çeşitli hediyeler vermeyi de bu günde gelenek haline getirmişlerdi. Hz. İsa'nın doğum tarihi kesin olarak bilinmemesine rağmen Hristiyanlar'ın büyük çoğunluğu 25 Aralık tarihini Hz. İsa'nın doğum günü olarak kutlarlar. Bu güne de Hristiyanlıkta Noel denilmiştir.25 Aralık ile 1 Ocak tarihleri, Eski Roma Takvimi'nde güneş tanrısı Mitra'nın doğum günü ile Saturnali Festivali'ndeki gün dönümünün birleşimi olarak bir hafta süreyle kutlanırken Hristiyanlar bunu Hz. İsa'nın doğum gününe dönüştürmüştür.
Günümüzde Christmas(Noel) Hz. İsa'nın doğum günü olarak 25 Aralık'ta kutlanır ve 1 Ocak'ta Noel eğlenceleri ile birleşir. Noel Baba ise çok sonraları Santa Claus adıyla bilinen Aziz Nikolas adlı Hristiyan bir din adamının yardımseverliğinin hikâyeye dönüştürülmüş halidir. Bugün bildiğimiz görünüşüyle(yukarıdaki resim) "şişman, kırmızı-beyaz elbiseli, uzun beyaz sakallı ve yaşlı" Noel Baba tasviri de 1931 yılında çizer Haddon Sundblum tarafından Coca-Cola için tasarlanmıştır. Coca-Cola o günden beri Noel Baba vasıtasıyla büyük algı yönetimi reklamları kullanarak kolalarını pazarlamayı sürdürmüştür. O tarihten itibaren kullanılan tüm görsellerde Noel Baba bu şekliyle tasvir edilmiştir.
Noel eğlencelerinin Müslüman Türkler yani bizler için anlamına gelince, pagan(çoktanrılı) bir inancın meyveleri olan bu günün bizler tarafından kutlanması, bu güne özel bir şeylerin yapılması İslâm'ın temel disiplinlerine ve ahlâkına aykırı olarak açıkça haramdır. "Kim bir kavme(millete/topluluğa) benzerse onlardandır." hadis-i şerifi bunu tüm çıplaklığıyla göstermektedir. Zira Hz. Peygamber(S.A.V) ehl-i kitabın yaptığı şeylerin tersini yapmayı ve onlara bu konularda muhalefet olmayı öğütlemiştir.
Bunların yanında Noel yani bizdeki anlamıyla Yılbaşı, israfın, haramın ve eğlencenin tavan yaptığı bir gündür. Şirketlerin ve markaların bizlere bir fırsat olarak sunduğu bu gün, aslında kapitalist ekonominin can damarıdır. İnsanlara bir günü zevk ve sefa içinde yaşatıp, o günü nasıl yaşarsalar tüm yılın o şekilde geçeceği inancını aşılayan sistem bizleri tüm yıl boyunca aynı şekilde harcama yapmaya ve vurdumduymaz davranmaya teşvik eden bilinçaltı mesajlar silsilesidir. Kaldı ki pagan ve putperest bir inancın bayramını kendi bayramımız olarak kutlamak da büyük bir yanılgıdır. Müslümanın iki bayramı vardır; Kurban ve Ramazan Bayramı. Bunların dışında dini bir ritüele dönüşmemek kaydıyla bazı günler de gelenekler dahilinde kutlanabilir...
"Hangi Yılbaşı?" sorusunun cevabına gelecek olursak; Müslüman Türk dünyası için iki yılbaşı vardır; Hicri Yılbaşı ve Nevruz. Hicri yılbaşı 1 Muharrem günüdür. Kur'an-ı Kerim'de Muharrem ayı, Zilhicce, Recep ve Zilkade ayları ile birlikte kıymetli dört aydan biridir. Bu aylarda savaşılmaması ve barış içinde yaşanılması gibi bazı İslâmi kaideler vardır. Bir bayram havasında olmamakla birlikte Müslümanların yılbaşısı 1 Muharrem olarak kabul edilebilir. Bu günde dini boyutun dışına taşmayan küçük etkinlikler düzenlenebilir...
Bir diğer Yılbaşı da(ki bence bizim esas yılbaşımız budur) Nevruz'dur. Kaynak olarak Farsî, inanç olarak da Mecusî bir gelenekten geldiği varsayılan bu gün Türk dünyasında bir sevinç ve mutluluk havasında kutlanır. Mecusi geleneklerden gelen kısımları(örneğin ateşin üzerinden atlama) atılırsa Müslüman Türk dünyasının yılbaşı olarak kabul etmesi gereken zaman dilimi budur. 21 Mart tarihinde kutlanan Nevruz aslında baharın gelişinin müjdeleyicisidir. Tarihte Türk Beylikleri, Selçuklu ve Osmanlı tarafından kutlanan Nevruz, özellikle Osmanlı ve Selçuklu da milli bayram olarak addedilmiştir. Bu günde ziyafetler verilmiş, şölenler düzenlenmiş ve mevlütler okutulmuştur. Orta Asya Türklerinde halen Nevruz'a özel buğdaydan mamul edilen sümelek adlı bir tatlı yapılır. Bizler de Nevruz'u tıpkı Osmanlı ve Selçuklu gibi dini gereklerin dışına çıkmayarak kendi içimizde geleneklerimizden gelen bir Yılbaşı ve Bahar Bayramı olarak kutlayabiliriz...
31 Aralık gününe nasıl girdiyseniz 1 Ocak gününe de aynı şekilde girmeniz dileğiyle...
Godaddy yönlendirmesi tam olmamış herhâlde, sitene www olmadan girmiyor. Belki şuradaki : http://www.ehliblog.com/2014/11/godaddy-blogger-www-problemi.html
YanıtlaSilişlemi yapmamışsınızdır.